17 Aralık 2013 Salı

İlk Veli Toplantım

Bugün ilk veli toplantımı gerçekleştirmiş bulunmaktayım. Hem de aynı dili bile konuşmadığımız velilerimle :)

En başta çok heyecanlıydım ancak velilerle konuşmaya başlayınca bütün heyecanım gitti, tam bir öğretmen gibi hissettim kendimi çocukları hakkında konuşurken. Ay çok güzeldi, sanırım ben öğretmen olmayı çok seviyorum :)

1C sınıfı çok başarılı öğrencilerin bir araya getirildiği ''bilingual'' bir sınıf. Ve ben de haftada 2 saat ingilizce matematik anlatıyorum onlara. Ve üst sınıflardaki abi ablalarından çok daha rahat anlıyorlar, iletişim kuruyorlar benle. Çok memnunum. Tabi bunda sınıf öğretmenlerinin diğer derslerini de bilingual olarak işlemesinin etkisi var. Keşke Türkiye'ye döndüğümde de böyle bir sınıfta öğretmenlik yapabilme şansım olsa. Böyle bir sınıf olmasa bile ileride oluşturmayı ben teklif edebilirim belki.

Bugün farkına vardığım bir diğer faktör de öğrenci başarısındaki ailenin rolü. Çünkü istisnasız bütün öğrencilerin velileri çocuklarının eğitimi konusunda o kadar bilinçliydiler ki, şaşırdım. Sanırım hepsi olmasa da birçoğu iyi eğitimli veliler çünkü bir çoğu benimle ingilizce konuştular. Özel okul değil bu arada bahsettiğim, bir devlet okulu.

Çok olumlu eleştiriler ve bol bol christmas kurabiyeleri aldım bugün :) Bütün veliler çocuklarının dersine girdiğim için çok memnun. Seneye de devam edeceğimi sanıyorlarmış. Bunun sadece iki dönemlik bir proje olduğunu Türkiye'ye geri döneceğimi söyleyince üzüldüler.Kim bilir belki bir gün tekrar gelirim dedim ben de:)

Değişen Avrupa Birliği Programıyla bütün projeler Erasmus+ adı altında toplanmış ve Comenius Asistanlığı kaldırılmış. Yani türünün son örneği asistanlar olmuşuz. Çok şanslıyım ki ucundan yırtmışım. Yoksa bu muhteşem deneyimden mahrum kalacaktım.

5 Aralık 2013 Perşembe

Mini mini bir başkent: Bratislava

Bratislava iki ülkeye de sınırı olan Dünya'daki iki başkentten biri. Viyana'ya sadece 1 saat mesafede Budapeşte'ye ise 2 saat mesafede kendi halinde bir başkent. Para birimi Euro ancak yaşam standartları çok yüksek değil.

Yeni bir yere gitmeden önce yaptığım gibi Bratislava'ya gitmeden önce de hakkındaki gezi yazılarını okudum biraz. Herkes küçücük ve sıkıcı bir şehir olduğunda, bir günde gezileceğinde hemfikirdi.

Gidip gördükten sonra sölemeliyim ki evet bir günde gezilecek kadar küçük ancak sıkıcı değil. Aksine mini, şeker bir başkent kendileri. Mutlaka görün derim ben. Gezerken çok zevk aldım. Belki her yerde Christmas marketlerinin ve süslemelerinin olmasından ötürü olabilir. 

Biz Brno'dan trenle 1.5 saatte Bratislava'daydık. Şehir o kadar küçük ki istasyondan hostelimize ki şehir merkezinde bir hosteldi yürüyerek 15 dk'da ulaştık. Hemen eşyalarımızı bırakıp attık kendimizi sokaklara, elimizde haritamızla tabiki! Haritasız gezmek prensibim değildir :P


Önce Bratislava kalesine çıktık. Elimizdeki broşürde tarihine dair çok fazla birşey yazmıyordu. O yüzden fazla bilgi sahibi olmadık malesef. Ancak kaleden Tuna nehri'nin manzarası müthişti.



Daha sonra St. Martin's Dome gittik. Bu kilisenin özelliği kubbesinin Macaristan kralının tacı şeklinde yapılmış olmasıymış.

Bir sonraki durağımız Mavi Kilise'ydi. Adından da anlaşılacağı üzere tek espiri dışının masmavi renkte olması. İçine giremedik çünkü gittiğimiz saatte çoktan kapanmıştı. Ama dışarıdan gördüğümüz kadarıyla diğer kiliselerle aynı gibi. Sanırım şu 3 ayda gördüğüm kilisenin haddi hesabı yok :) 


Bu kiliseyi de gördükten sonra tarihsel gezimizi tamamlayıp attık kendimizi Bratislava sokaklarına. Her yer ışık ışık ve rengarenkti. Christmas'ta Avrupa'da olduğum için çok şanslıyım. Bayıldığım Tridelnik'ten Bratislava'da da varmış. E tabi durur muyum hemen aldım bir tane. Bayıla bayıla yedim. Benim ahşap kuklalardan burada da varmış. Hepsini alasım geliyor görünce ama bir de bunları Türkiye'ye taşımak var :( 


Bratislava sokaklarında gezerken enteresan heykellere rastlayacaksınız. Ben çok sevdim. Bir rivayete göre Rubberneck(fotoğrafta gördüğünüz işçi) çalışırken yolda yürüyen kadınların eteklerinin altına bakan bir işçiymiş. Ve denildiğine göre kim bu heykele dokunursa Bratislava'ya tekrar yolu düşüyormuş. E ben de dokunduğuma göre bekleyip göreceğiz :)

Bir diğer sevdiğim heykelse Schön Naci. Bu heykel de 1970li yıllarda yoldan geçen bayanlara iltifat eden güzel giyimli bir deliyi temsil ediyormuş.

Biz Bratislava gezimize 2 gün ayırdık. Aheste aheste gezdik, eğlendik sevdik de. Bence Budapeşte ve Viyana'ya gitmişken Bratislava'ya da uğrayın derim.


27 Kasım 2013 Çarşamba

Yeni bir ben

Buraya geleli tam 2 ay oldu bu hafta.

Evet itiraf etmeliyim ki alışma süreci gerçekten zorluydu. Çok sıkıldığım, bunaldığım, ne işim var burada dediğim anlarım oldu. Ama şimdi geriye dönüp baktığımda bana kattıklarının ve katacaklarının yanında yaşadığım sıkıntılar çölde kum tanesi gibi kalıyor. İyi ki de yapmışım!

Bazen cesaret gerekiyor sıradanlıktan kurtulmak, farklı olmak için. Kimsenin ne dediğini aldırmadan alıp başını gitmek yürek istiyor kimi zaman. Fırsatınız varsa bir an bile düşünmeyin, sadece yapın derim.

Hayatımın hiçbir döneminde kendimi bu kadar özgür hissetmemiştim ben. O kadar güzel bir his ki! Kim olduğunun, hangi dili konuştuğunun, neye inandığının hiç bir önemi yokmuş meğer insanlarla iletişim kurmak için.

İnsanları ve kuralları olduğu gibi kabul ettim, ilk başta etmek zorundaydım başka şansım yoktu. Çünkü azınlık bendim :) Onlarun doğrularını ve onların yanlışlarını öylece kabul ettim. Türkiye'de birçoğumuzun yapmadığı ''karşındakini olduğu gibi kabul et'' mottosunu ben burada mecbur kalarak yapmayı öğrendim. İyi ki de öğrendim ! Çünkü fark ettim ki bunu başardığım zaman insan ilişkileri çok daha basit ve sağlam bir hal alıyor. Dümdüz en önemlisi beklentisiz yaşıyorum hayatımı şu sıralar. Ve de o kadar mutluyum ki bu durumdan.

Hayatın bana verdikleriyle mutluyum, vermedikleri için de üzülmüyorum. Beklentilerim yok, anı yaşıyorum ve bir sonraki gün farklı ne yaşayacağımı, neleri deneyimleyeceğimi düşünerek heyecanla uyuyorum, yeni güne aynı heyecanla uyanıyorum.

2 ayda öyle çok şey keşfettim ki kendime dair. Sınırlarımdan kurtuldum. Yaşadığım çevrenin bana biçtiği rolü oynamak zorunda değilim burada.

Seyahat etmenin, yeni şehirler,ülkeler,insanlar,yerler görmenin tadına vardım. Her gittiğim yerde edindiğim arkadaşlıklar, bana kalan anılar ve öğrendiklerimden aldığım zevk paha biçilemez. Türkiye'ye döndükten sonra da iş hayatından fırsat buldukça, her tatilimde yeni yerler görmeye devam edeceğim. Bir kere tadını aldınız mı bırakamıyorsunuz sanırım :)

Yapılacaklar listemde öyle çok şey birikti ki şimdiden :) Christmas tatilinde birçoğunu gerçekleştireceğim kısmetse. Rotam şu şekilde ; Paris, Brüksel, Amsterdam, Cesky Krumlov, Prag. Bu hafta sonu Bratislava'ya gidiyorum. Ondan sonra sırada İtalya, Krakow, Budapeşte var.

Türkiye'ye dönünce de yaz tatilinde Makedonya ve Bosna-Hersek'e gitmeyi çok istiyorum. Vize istemiyor bu iki şehir. Şuan vizem varken Shengen ülkelerini bir dolaşayım önce :)

Ama aklım hala İspanya'da :( Buraya biraz uzak ve gezmek için uzun bir tatil gerek, ama günün birinde gideceğim İspanya'ya yoksa içimde kalıcak :)

Hırvatistan gezime dair anılarımı yazacak zaman bulamadım çünkü kuzenim beni ziyarete geldi. Ama aklımda en kısa zamanda ekleyeceğim gözlemlerimi, öğrendiklerimi.

Christmas gezimin durakları için mutlaka yapmalısın dedikleriniz varsa, mail atın. Çok çok sevinirim :)

Keep calm and go to Paris =) Yes!




25 Ekim 2013 Cuma

Masal Şehir Praha

Praha, Prag'ın Çek dilindeki karşılığı. Ve Avrupa'ya açılan kapı anlamına geliyormuş.

Prag kesinlikle rüya gibi bir şehirdi. Hitler'in bombalamaya kıyamadığı kadar varmış yani. Gecesi gündüzünden daha bir güzel daha bir büyülüydü. Prag gezime dair her ayrıntı her olay çok güzeldi de Prag arkadaştan çok sevgiliyle gezilse daha bir anlamlı olabilir :) Eğer böyle bir ihtimaliniz varsa sevgilinizi kapıp Prag'a gidin derim. Şahsen ben gelecekteki eşime sesleniyorum  balayı için gideceğimiz şehri buldum, kesinlikle Prag  :)  Bak hem ben yolları, ulaşımı da öğrendim hiç kaybolmadan gezeriz merak etme :)

Biraz uzun bir yazı olacak Prag'da gördüğüm yerleri anlatacağım için. Eğer sıkılmadan yazmayı başarabilirsem tabii :)

Biz Chili Hostel diye bi yerde kaldık 4 arkadaş bir odada. Sadece uyuma amaçlı kullandığımızı düşünürsek gayet memnun kaldık. Merkezi bir yer ve yürüyerek her yere ulaşım çok rahattı. Tavsiye ederim.

Perşembe akşamı vardık Prag'a. Ben, Buket ve Yusuf tren istasyonunda buluşup hostelimize giriş yaptık. Sonra hemen elimize haritamızı alıp attık kendimizi sokaklara :) Daha sonra Kübra ve Romanyalı diğer asistan arkadaşımız Aurelia'da bize katıldı.

Prag küçük bir yer zaten. Hemen hemen her yer yürüme mesafesinde. Kalabalığa doğru gittiğimizde hemen Old Square'i buluverdik :) Bir sürü küçük küçük dükkanvari yerler kurulmuş Çek'e özgü yemekler, içecekler, hediyelikler satıyorlar buralarda.  Ve mutlaka Tridelnik isimli meşhur kurabiyelerini denemeden geçmeyin ona da bayıldım ben :)

Tridelnik
Yorgun argın gezmeye çalışınca tipler kayıyor haliyle :)



Ertesi gün ulusal ajansta Çek'teki diğer tüm asistanlarla beraber toplantımız vardı. Geç yatıp sabahın bir köründe kalkmak zor olsa da mecbur olunca yapacak bir şey yok. Bütün gün sunumlar ve konuşmalarla geçti. Diğer asistanlarla tanışmak adına güzel bir toplantı oldu. Akşamına ajans bizim için bot gezisi düzenlemiş. Vltava nehri üzerinde Prag'ı seyretmek harikaydı.
Avrupa'nın değişik yerlerinden gelip Çek'te buluşan comenius asistanları :)

Cumartesi günü erkenden kalkıp gezimize namı-diğer ''Old Town Square'''de başladık. Meşhur Astronomik saati gördük. Zamanında bu saati yaptıranlar saati o kadar çok beğenmiş ki saati yapan mimarlar aynını bir daha yapamasınlar diye gözlerine mil çektirmişler. Ve bu saat Çek'lerin 4 büyük korkusu olan açgözlülük, kibir, ölüm ve Türk istilasını temsil ediyormuş. Saat kulesinin tepesine çıkıp Prag'ı yukarıdan izleyebiliyorsunuz ki bence kesinlikle yapın muhteşem bir manzara. Ayrıca saat başı saatin içinden çıkan 12 Havari'nin geçişini izlemek için turistler meydan da toplanıyor. E biz de bekledik haliyle görmek için. Meydanın dört bir yanı tarihi binalarla çevrilmiş durumda. Kafanızı ne yöne çevirseniz başka bir muhteşem yapıyı görüyorsunuz. En dikkat çekicileri Meryem Anamız Kilisesi ve Aziz Nikolas Kilisesi'ydi.

Astronomical Clock

                                                                 Meryem Anamız Kilisesi
Aziz Nikolas Kilisesi

  
Buradan sonraki durağımız meşhur 600 yıllık Charles köprüsü'ydü. Sağlı sollu yapılmış bir sürü heykel vardı üzerinde. O kadar kalabalıktı ki fotoğraf çekmekte bile zorlandık. Her heykel farklı bir olayı, kişiyi simgeliyormuş. Ama hepsinin neyi simgelediğini öğrenmek zor tabiki. Ama en önemlilerinden biri ki insanlar bu heykelin kutsal olduğuna inandığı için dokunup dilek diliyorlar. E ben de geri kalmadım ve dileğimi diledim elbette :) 
Charles Köprüsü

Dileğimi de diledim :)

Charles köprüsünden karşıya geçip John Lennon duvarını görmeye gittik. Oradan da doğruca Prag kalesine. Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı burada yaşıyormuş. Prag Kalesi o kadar kocamandı ki kendi içinde bir şehir gibiydi aynı. İçersinde birçok farklı yapıyı daha barındırıyor ama bence en ilgi çekici olanı Aziz Vitus Katedrali'ydi. Aziz Vitus Katedrali peri masallarındaki büyücülerin şatolarına benziyordu. Yapımı tam 6 yy.'da tamamlanmış.

Prag Kalesi girişi

Aziz Vitus Katedrali
Burada gezimizi tamamlayıp karnımızı doyurmaya Old Town Square'e indik. Gece Prag sokaklarında gezindik. Sokaklarda birçok hediyelik satan tezgahlar ve dükkanlar bulabilirsiniz.

Tamamı olmasa da birçok yerini gezdim Prag'ın ama dönerken kalbim Prag'da kalmadı değil :) Bir daha gideceğim ve gezmediğim, görmediğim yerlerini keşfedeceğim. Prag bekle beni :)

Bu arada yarın akşam da okul projemiz için Hırvatistan'a gidiyoruz. Oradan izlenimlerimi de dönüşte paylaşacağım. :)



  

16 Ekim 2013 Çarşamba

Mohelnice

Bu hafta sonu Mohelnice'deki asistan arkadaşımı ziyarete gittim. Arkadaşımın mentoru bizi akşam yemeğine davet etti. Bize Çek'lere ait olan ''Bramboraki'' isimli yemeği hazırlamış. Ben çok beğendim şahsen çünkü patatesten yapılan bir yemek. Bizim mücverin patates versiyonu gibi birşey diyebilirim bence :)

                                                      
Ertesi gün mentoruyle eşi bizi arabayla alıp çevredeki yerleri gezmeye götürdü. Arkadaş bir ülkenin her yerinde mi kale, kilise, katedral, müze, mağara gibi ilginç yerler olur. Adım başı ilginç ilginç yerler gördük. Ama tabi 1 günde hepsini gezmek mümkün değil. Biz de Javoricko damlataşı mağarasına ve Boskovice kalesine gittik.

Javoricko mağarası bizim Antalya'daki damlataşı mağarasına benziyordu. Evet güzel ama fazla espiri yok. Eğer zamanınız kısıtlıysa çok da gitmenize gerek yok gibi. Mağarayı gezerken Olomouc'da öğretmenlik yapan bir Amerikalıyla tanıştık ve ertesi gün bizi Olomouc'ta gezdirebileceğini söyledi. Biz de zaten pazar günü oraya gitmeyi planlıyorduk ve çok sevindik bu duruma. Telefonlarımızı aldık, tren istasyonunda buluşmak için sözleştik. Onu da diğer yazımda anlatacağım :)

                                                               Javoricko Mağarası

Daha sonra Boskovice'ye gittik. Burası küçük ama çok tatlı bir kasabaydı. 18. yy'dan kalma bir kalesi ve müzeye çevrilmiş bir sarayı vardı. Sarayın içine giremedik çünkü kapalıydı ama kaleyi gezdik. Prag'da daha güzelleri olduğuna inanıyorum ama buradaki kalenin de manzarası bir harikaydı :) 18.yy'dan kalınca tabi çok fazla bütün halinde bulamıyorsunuz kaleyi :D
Boskovice Müzesi

Boskovice Kalesi

Boskovice'de bir de Yahudi mahallesi bulunuyormuş. 2.Dünya savaşı esnasında buradaki birçok Yahudi evlerinden alınıp toplama kamplarına götürülüp yakılmış. O yüzden biraz hüzünlü bir havası var mahallenin. Çok sessiz sanki ölülerinin yasını tutuyorlar gibi. Birçok evin önünde ölenlere yazılmış küçük tabelalar bulunuyor. Anılarını yaşatmak için sanırım.


                                                            Yahudi Mahallesi Girişi
                                                           Yahudi Mahallesinde bir ev


10 Ekim 2013 Perşembe

Ayşe, Fatma, Hayriye

Bugün yine matematik derslerine cicili bicili aktiviteler hazırladım. Hocalarının da yardımıyla hep beraber eğlene öğrene dersimizi işledik.

6.sınıflarda konumuz kesirlerdi. Çek'deki eğitim müfredatı Türkiye'den çok daha hafif. Bu yüzden aktivitenin ayarını çok tutturamamışım ve biraz zor hazırlamışım ama yine de başarıyla tamamladık aktivitemizi :)

Ben biraz kendim de eğleneyim diye problemdeki isimleri Ayşe, Fatma, Hayriye, Ali ve Veli olarak belirledim. Çocukların okumaya çalışmalarını görseniz ölürdünüz gülmekten :D Ben kendi çapımda yarıldım ama onlar neden güldüğümü anlamadılar tabi =)

Bir diğer ilginç tespitimde çocukların parmak kaldırışlarıyla alakalı. Türkiye'dekinin aksine burada çocuklar işaret ve orta parmağını beraber kaldırıp söz istiyor. Çok garip değil mi?

Ayşe Fatma Hayriye :D

Soruyu görünce bir afalladılar 






5 Ekim 2013 Cumartesi

Türk-Yunan dostluğu :)

Ostrava'da benden başka bir de Yunan asistan varmış. Bunu öğrenince hemen iletişime geçtim onunla. Ve haftasonu buluşmaya karar verdik.

Bugün kendisiyle şehir merkezinde buluştuk :) Bir kafeye oturup sohbet ettik. Çok tatlı, sıcak kanlıydı tahmin ettiğimin aksine ve okul haricinde ilk arkadaşımı da edinmiş oldum hem de bir Yunan :) İsmi Angeliki. Bir aydır buradaymış.

Bana garip gelen bir çok şey ona da garip gelmiş. Örneğin su diye mineralli su içiyorlar. Cafelerde kahvenin yanında mineralli su getiriyorlar. Yemeklerine alışırken o da benim gibi zorlanmış. Bu ve bunun gibi birçok konuda muhabbet ettik. Benim yaşadıklarımı yaşayan biriyle sohbet etmek güzeldi gerçekten. Ve bir daha buluşmak sözüyle ayrıldık.
Angeliki ve ben 

Ostrava square :)

2 Ekim 2013 Çarşamba

Time To Turkish Delight!

Yesss!! Bugünün etkinliği Türk lokumu ödüllüydü :)

2. sınıflara eklentiden görebileceğiniz üzere bir matematik etkinliği hazırladım. Her işlemin sonucu alfabedeki bir sayıya ait. Tüm işlemleri doğru yaptığınızda her harf için bir sayı elde ediyorsunuz. Daha sonra en alttaki şifreli mesaja harflerinizi doğru yerleştirdiğinizde ''Time To Turkish Delight'' cümlesine ulaşıyorsunuz :)

Öğrenciler çok severek yaptılar etkinliği ve başardılar da seviyeleri için tabi doğru işlemleri seçmek çok önemli. Sizde aynı versiyonu farklı sınıf seviyelerine uygulayabilirsiniz :) Sonunda da öğrencilerime minik lokumları dağıttım bayıldılar :)

Ama maalesef fotoğraflarını çekmeyi unuttum :(

Buradan etkinliğime bakabilirsiniz.

30 Eylül 2013 Pazartesi

İzlenimler-1

Ostrava'daki 1. haftam doldu bile. Elin memleketlerinde memleket hasreti çekmek fena oluyormuş ama buraya da alışmaya başladım yani :)

Hiç kimsenin seni tanımadığı senin hiç kimseyi tanımadığın bir yeri keşfetmeye başlamak o kadar heyecan verici ki. Burada ben sanki Elif değilim gibi, ailem, arkadaşlarım, anılarım, tüm geçmişim sanki Türkiye'de kalmış da ben burada yepyeni bir hayata başlamışım gibi hissediyorum.

Bu haftasonu mentorumla Ostrava'yı keşfe çıktık. O bana nerelere nasıl gideceğim hakkında çeşitli dersler verdi :) Artık şehir merkezine ve 2 büyük alışveriş merkezine kendim gidebiliyorum :) Ama daha öğrenmem gereken çooook şey var şehre dair.

Pazar günü kendi başıma alışverişe çıktım. Kaybolmadan tamamladım alışverişimi ve geri dönmeyi başardım :) Hatta bir Mcdonalds bulup yumuldum adeta çünkü Çek yemekleri benim damak tadıma pek uymuyor ve her yerde domuz eti var resmen aç kaldım 1 hafta :( Ama çikolataları bir harika!! Gidene kadar 100 kilo olmam umarım.

Çek'ce öğrenmeye başladım. Okulda insanları ''Ahoy( selam) '' diye selamlayınca gülümseyip ahoy diye karşılık veriyorlar :) Okulda herkes tanıyor artık beni ve yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Çekler tahmin ettiğimden de fazla yardımsever ve misafirperverlermiş.

Bu hafta Alena bir proje toplantısı için Romanya'da olacak. O yüzden 1 hafta boyunca okuldan başka bir öğretmen Petra'yla kalmamı önerdi bana canım sıkılmasın diye. Bunu bile düşünüyor yani. Petra bütün haftamızı planlamış dolu dolu yaşıyoruz şu sıralar. Bana Çek yemekleri tatlıları yapıyor :) Bazıları çok güzel ama bazılarını yemekte çok zorlanıyorum ama ayıp olmasın diye yiyiyorum :)

18 Kasım'da induction meetinge gideceğim Prag'a ve orayı görmek için resmen sabırsızlanıyorummmm!!

                                                        Şehir meydanı ve bir adet Elif :)




   
                                                        Şeker mi şeker mentorum, eşi ve ben

27 Eylül 2013 Cuma

Çek Sınırlarından Bildiriyorum :)

Bugün Çek'teki 5. günüm. Yazmaya yeni fırsat bulabildim. Bugüne kadar ki yaşadıklarımdan bahsedeyim biraz.

Dilini kimsenin bilmediği yerde yaşamaya başlamak fena bir şeymiş ama ilk geceyi atlattıktan sonra tadına varmaya başlıyorsun. Ben şöyle düşünüyorum hayatımın sadece 8 ayında elime geçen bu fırsatı en güzel şekilde değerlendirmeliyim. 

Okuluma gelecek olursak. İlk gün herkes beni çok sıcak karşıladı. Mentorum elinden geleni yapıyor beni rahat hissettirebilmek için. Okulu gezdirdi tek tek anlattı. Programımı verdi. 16 saat derse gireceğim. Matematik ve İngilizce dersleri. Bir de Türk kültürü kulübü kurduk. Orada da Türkiye'yi tanıtıcı faaliyetlerde bulunacağım bendeniz :)

Okulları bizimkilerden biraz farklı her öğretmenin sınıfı var öğrenciler oraya gidiyorlar. Öğrenciler okula girerken ayakkabılarını çıkarıyor terliklerini giyiyor bu bana çok garip gelmişti :) Öğretmenler de genelde terlik giyiyor ama zorunlu değiller öğrenciler gibi.

Müfredatları Türkiye'ye kıyasla çok daha hafif ve basit. Sınıflar geniş, rahat. Ben de her seviyeden yaştan sınıfa girmeye çalışıyorum. Öğretmenler benden de etkinlik hazırlamamı istediler haftaya derse katılacağım :) Etkinlikleri hazırladığımda burada paylaşırım belki sizin de işinize yarar. Bir de benimle ve Türkiye'yle ilgili sunum hazırlamamı istediler. Önerilere açığım yani :)

Ulaşım burada çok ucuz ve ulaşım ağları çok gelişmiş. Dakika şaşmıyor otobüslerde de trenlerde de. 3 aylık sınırsız biniş otobüs 60TL. Çok şaşırtıcı değil mi?

Mentorumun evinde oda kiraladım. Gayet rahatım şimdilik bir sıkıntı yok. Benim konforum için her ayrıntıyı düşünmüş. Odamı hazırlamış. Mutfakta, banyoda benim için dolaplar ayırmış. Bana seramik bir çan bile hediye ettiler :)

Şimdilik bu kadar ama devamı gelecek fotoğraflarla birlikte hem de :)



5 Eylül 2013 Perşembe

Mutlu olmak için kırk milyon nedenim var benim

''Biliyor musun; var olman gerçek bir mucize ve geleceğin henüz yaşamadığın hayallerindir. Hata yapmaksa dünyanın en keyifli oyunudur. Çünkü bunu fark ettiğinde yeryüzünün en değerli ödülüne sahip olursun; öğrenmek. Bundan böyle aslında, zamanın ruhlarımızın değil sadece bedenlerimizin üzerinden geçtiğini hatırladıkça onun bizlere tek bir anı haykırmaya çalıştığını da bileceksin; şimdiki şimdiyi...''

Yukarıdaki paragrafı nerden aldığımı tam hatırlamıyorum ama en sevdiğim paragraflardan biridir. Ne zaman üzülsem, sıkılsam açıp okurum :) 

Şöyle bir düşünüp ( arada ağlayıp, sızlanabiliyorum düşünmenin yanı sıra ) evet mutlu olmak için ne kadar çok nedenim var der mücadeleme (kendi çapında her insanın mücadele ettiği şeyler vardır :) kaldığım yerden devam ederim.

Bundan sonraki yazımı Çek'te yazmak dileğiyle diyor, kendime bol şanslar diliyorum :)

Finally,Road to Czech

Vizem çıktıııı :) Tam 40 gün sonunda sonuçlandı. Ama bunda mentorumun ilgisi ve çabası büyük.

Çek'teki vizelerle ilgilenen görevliyi arayıp vize sürecimi takip etmeseydi daha rüyamda görürdüm muhtemelen vizemi ben :)

Neyse sonuç itibariyle vizem çıktı, vizem çıktığı gibi biletimi de aldım.

16'sında Ankara'ya gidiyorum vizemi almaya. Ankara beni özlemiştir, ben de onu çok özledim :)

23'ünde de Çek yolcusuyum sonunda :)

Çok güzel olsun comenius benim için, en güzel olsun, hep güzel olsun.


29 Ağustos 2013 Perşembe

Zaman geçiyor, bilet fiyatları artıyor!!

Hala vize bekliyorum.

Ve ne zaman çıkacağı belli olmadığı için de bilet alamıyorum. Bilet fiyatları deli gibi artıyor.

Sanırım bayağı bir para bayılacağım gibi gözüküyor :(

Evet Viyana daha ucuz ama ben Prag'a gideceğim.

Niye Viyana'ya almıyorum da Prag'a gidiyorum diye sorarsanız eğer mentorum öyle istedi.

Vizem çık, bi gidiyim artık, bi kafam rahatlasın.

Şu sıralar kendime yeni bir ben lazım en çok. Yepyeni insanlar lazım.


27 Ağustos 2013 Salı

Hediyelikler Listem!

E tabi işin prosedürünün yanında böyle tatlı kısımları da var. Oradakilere hediyeler götüreceğim Türk kültürünü anlatan.

Bir sürü şey var aklıma gelen ama uçaktaki kilo sınırı malesef seçeneklerimi daraltıyor. Şimdilik aklıma gelenler şunlar;

- Nazar boncukları
- Çember, oya, patik
- Türk kahvesi, sahlep
- Cezve ve kahve bardağı
- Lokum
- Türkiye posterleri
- Tarhana, salça ( gülmeyin bunlar orada yokmuş ve çok ilgilerini çekiyormuş :)
- Kuru patlıcan ve domates

Bu listeye aklıma geldikçe ekleme yapacağım.

Sizin de aklınıza gelirse bana yazın lütfen çok memnun olurum :)


Vize Başvurusu

Biraz geç bir paylaşım olacak ( 1 ay kadar geç :) bugünkü yazımda vize randevumda yaşadıklarımı anlatacağım.

Daha önce de söylediğim gibi vize için ikametinizin bağlı olduğu konsolosluktan randevu alıyorsunuz. Daha sonra istenilen belgeleri tamamlayıp size verilen saatte konsolosluğun kapısında olmanız gerekiyor.

Ankara'daki konsolosluk GOP'ta. Ben 5 sene Ankara'da okumama rağmen o tarafları hiç bilmiyordum ama bulmam sorun olmadı. Kızılay'da çiçekçilerin oradaki ego durağından 112, 114 veya 317 numaralı egolardan birine binip Uğur Mumcu parkında inerseniz eğer kime sorsanız gösterirler. Ama siz yinede işinizi şansa bırakmayın ve evden erken çıkın. Ne olur ne olmaz! Çek Konsolosluğu geç kalmalara müsamaha göstermeyebilir.

Bundan sonra size 3. sınıf insan muamelesi gösteriyorlar azıcık, moral bozmaya gerek yok baştan uyarıyorum:)

Verilen randevu saatine kadar kapının önünde dikiliyorsunuz. Kesinlikle daha erken içeri almıyorlar. Saat gelince kapı açılıyor ve bir grup insanla beraber ( yaklaşık 6 kişi) içeride bir odaya giriyorsunuz.

Odanın bir kısmı cam bölmeyle ayrılmış. Diğer tarafta biri Türk birinin de Çek olduğunu zannettiğim 2 tane konsolosluk görevlisi sizin işlemlerinizi yapıyor.

Türk olan görevli biraz agresif mümkün olduğunca az iletişime geçin :) Öncelikle sizin ikamet yerinizi soruyor doğru konsolosluğa geldiğiniz doğrulamak için. Daha sonra evraklarınızı istiyor. Öncelikle orijinallerini istiyor, aman ha fotokopilerini vermeyin, onları daha sonra vereceksiniz! Bunun içinde yine özel bir mekanizma tasarlamışlar kutu gibi bir şeyin içine koyuyorsunuz evrakları görevli oradan alıyor. Bu kısımda da sanki vebalıymışsınız gibi hissedebiliyorsunuz :)

Belge tesliminden sonra diğer bölmedeki Çekli tonton amcam size birkaç İngilizce soru soruyor. Bu küçük sorular forum sitelerinde ''çok korkunç mülakat var Ankara'da'' şeklinde anlatılıyor. Hiç korkmayın, öyle abartılacak bir durum değil. Bana mesela Comenius Asistanlığı nedir ? Öğrenci mi olacaksın?  Finansal desteği kim sağlayacak? gibi çok temel sorular sordu. Gayet sevecen ve rahat biriydi, ben kasılmadım siz de kasılmassınız korkmayın, büyütmeyin :)

Bu küçük sohbetten sonra diğer görevli sizden evraklarınızın fotokopilerini istiyor. Bunların tam olmasına dikkat edin çünkü konsolosluğa yakın fotokopici yok. Biraz yol yürümek zorunda kalabilirsiniz.

Başvuru formunuzu da doldurup gidin orada görevlilerle beraber doldururuz gibi bir düşünceniz olmasın öyle bir şey yok maalesef! Eğer takılırsanız bana mail atabilirsiniz :)

Benim başvurum 10 dk civarı sürdü. Sizinde belgeleriniz tam ise eğer hiçbir sorun yaşamadan başvurunuzu yapıp en gergin kısım olan bekleme sürecine geçebilirsiniz :)

Ben şu sıralar hala vize bekliyorum. 33. gündeyim. Umarım master kaydına kadar çıkarda Ankara'ya iki kez gitmek zorunda kalmam.

Çek'teki okulum açılmış bile. Mentorum oradaki herkesin beni merakla beklediğini söylüyor :)

Çook heyecanlıyım :)




26 Temmuz 2013 Cuma

Çekçe Tercüme

Çek vizesinin en sıkıntılı ve masraflı kısmı kuşkusuz ki belgelerin Çekçe'ye tercümesi. Piyasada öğrencileri kazıklayan o kadar çok çeviri bürosu var ki aman dikkat!

Uzun araştırmalar sonunda ben Dıraman Tercüme'yi buldum ve de çok memnun kaldım.

Dıraman Tercüme'nin sahibi Muammer Bey emekli öğretim üyesi aynı zamanda ODTÜ mezunu. Ben de ODTÜ mezunuyum diye demiyorum ama kendisindeki Odtülü titizliğini sizde giderseniz göreceksinizdir. Hem çok yardımsever hem de işinde gayet titiz ve planlı.

Eğer şehir dışında yaşıyorsanız belgelerinizi taratıp Muammer Bey'e gönderiyorsunuz ücreti de hesap numarasına yatırıyorsunuz 1-2 gün içinde belgelerinizi hazır ediyor. Derseniz ki ben nasıl güveneceğim görmeden etmeden (ki haklısnız ben de en başta tereddüt etmiştim) inanın bana diğer tercüme bürolarında çalışanlarla telefonda konuştuktan sonra anlıyorsunuz aradaki farkı. Gerçi ben Odtü mezunu olduğunu öğrendikten sonra bir rahatlamıştım zaten :) Kısacası tereddüt etmeden gözünüz kapalı güvenebilirsiniz.

Fiyat konusunda da boşuna araştırıp yorulmayın en uygun fiyat Dıraman Tercüme'de. Sayfa başı 40 TL. Çevirileri aldıktan sonra hemen Karanfil sokakta 34. Noter var oraya gidebilirsiniz. Noter de sayfa başı 89TL alıyor. Yani bir sayfa belge 129TL'ye geliyor size. Evet birazcık tuzlu ancak noter fiyatları sabitmiş maalesef.

Dıraman tercümenin internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz. Telefonla iletişim kurduğunuzda Muammer bey size yardımcı olacaktır.
Dıraman Tercümenin yol tarifi için bu video işinize yarayabilir :)
Başka sorunuz olursa da maille bana ulaşabilirsiniz.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Herkese rağmen

Ve bazen herkese, herşeye rağmen kendi kararlarının arkasında durmak zor oluyormuş, yıpratıyormuş ama yine de herkese, herşeye rağmen oluyormuş.

Vardır elbet, olacaktır da muhakkak Comenius neymiş, gidip gönüllü öğretmenlik mi yapıcaksın yabancı çocuklara ne saçma diyip burun kıvıran insanlar. Benim hayatımda çoklar, en yakınlarım bile hatta. Görmek istemiyorlar bana katacaklarını ya da belki de gerçekten görmüyorlar.

Çalış kızım kpss'ye bak sizden çok alıyorlarmış cümlelerini şuan o kadar çok duyuyorum ki. Bıktım, sıkıldım, yoruldum! Beni anlamak şöyle dursun sağolsunlar (!) tavsiyeleriyle içimi karartıyorlar.

Gidicem ben. Çünkü inanıyorum ben. Öyle çok şey katacak ki bana ODTÜ'den sonra ikinci en büyük iyikim olacak bu yıl ki keşkelerimi unutturan.

O zaman Sezen'den bana gelsin;

Kolay olmayacak, elbet üzüleceğiz. Buradan beraber dinleyelim hadi.

12 Temmuz 2013 Cuma

Vize Randevusu

24 Temmuz'da Çek Ankara Konsolosluğunda vize randevum var. Duyduğum korku hikayelerinden sonra birazcık korkmuyor değilim. Belgelerim az buçuk hazır. Sadece Çekçe'ye çevirtme kısmı kaldı.

Sigortayı vize çıktıktan sonra istiyorlar. Onu vizemi beklerken halledeceğim. Sgk belgesi de yalan oldu gibi duruyor. Öğrenci olma şartı arıyorlarmış. Ben de şu sıralar malesef statüsüz bir insanım :) Ne öğrenci ne sivil, arası birşeyler.

Bu arada bir de yüksek lisansa kabul edilmişim. Onun kayıtlarıyla uğraşıcam. Sonra dondurma işlemleri falan ohooo. Bu yaz evraklar, prosedürler, belgeler...

Vizem çıksa bi!

Sonrası? Sonrası iyilik, güzellik olacak. Hiç tanımadığım bir yerde, yepyeni insanlarla tanışacağım( evet, tam da ihtiyacım olan şey!). Bir sürü güzel dostluklar, anılar biriktirip kürkçü dükkanına geri döneceğim.

Gezdiğim, gördüğüm yerleri bu sayfadan paylaşmak için sabırsızlanıyorum :)

Bu da bugünün sözü olsun ;

''Kendimden başka hiçbir eksiğim yok.''
                                                  Franz Kafka

E gitmeden Franz Kafka okumaya başlamak lazım değil mi?

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Çek Cumhuriyeti vizesi için gerekli belgeler

Uzun dönem Çek vizesi için gerekli belgeleri Comenius Assistanları da aynı Erasmus öğrencileri gibi hazırlıyor.

Size tavsiyem pasaportunuzu aldığınız gibi vize randevunuzu da alın. Çünkü konsolosluk randevuyu 1 ay sonraya veriyor genelde. Ve ikametinizin bağlı olduğu ilden almayı unutmayın randevunuzu.

1) Apostil mühürlü sabıka kaydı ( Ben Ankara Adliyesi'nden almıştım. Apostili ayrıca belirtmeniz gerekiyor yoksa vermezler.

2) Invitation letter ( Çek'teki okulunuzdan ve orijinal dilinde, okulun antetli kağıdına olması gerekiyor)

3) Confirmation of accomodation  ( mentorunuz sizin kalacağınız yeri ayarladıktan sonra bunu belgelendirip size orijinal dilinde göndermeli)

4) UA'nın vereceği kabul kağıdı

5) Ua'nın vereceği vize kolaylaştırıcı belge ( bunu ingilizce veriyorlar ancak siz türkçesini de isteyin Çekçeye çeviri yapılırken daha ucuz oluyor )

6) Pasaport

7) 1,4 ve 5 evrakların Çekçeye tercüme ettirilip noterden onayının alınması gerekiyor. ( Ben bu işlemi yaptırdığımda nerede ve kaç liraya yaptırdığımı paylaşırım. )

8) Ve bütün bu belgelerin birer adet fotokopisi

7 Temmuz 2013 Pazar

Karamsar olduğum bir gün

24 Temmuzda vize randevum var. Şu sıralar istenilen belgeleri toplamakla uğraşıyorum. Vize süreci bazen yorucu bir hal alabiliyormuş. Ve ben de tam olarak o noktadayım.

Bitecek mi bu süreç, ve ben Ostrava'da okulumda olduğum zamanları görebilecek miyim?

Ama pes etmek yok, bu yola çıktıysam başaracağım. Güzel günler yakın.

Umutsuzluğa düştüğüm zaman kendime hep şu sözü hatırlatıyorum tekrar tekrar ;

'' Yarınlar yorgun ve bezgin kimselerin değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlarındır.''
                                                                                                                          Çiçero

5 Temmuz 2013 Cuma

Pasaport ve Vize alacaklara küçük tavsiyeler

Ben prosedürler ve evraklar arasında kaybolmuş bir Comenius asistanı olarak size birkaç küçük tavsiye vermek istiyorum.

Öncelikle gittiğiniz kurumlarda kimse Comenius programının ismini duymamış olacağı için size işinizi kolaylaştırıcı belgeler (pasaport harç muafiyeti, TR/CZ 111 belgesi vb.) vermemekte direneceklerdir. Yılmayın, pes etmeyin onlara inatla bu programın Bakanlığa bağlı bir Avrupa Birliği programı olduğunu bizim de bu haklardan yararlanabileceğimizi anlatın, belgelerinizi gösterin hala ikna olmazlarsa Bakanlığı arayıp sormalarını isteyin.

Örneğin ben şu sıralar Türkiye ve Çek Cumhuriyeti arasında yapılan bir anlaşma gereğince alabileceğim TR/CZ 111 belgesini almanın savaşını veriyorum. Bu belgeyi alırsam 430 euroluk seyahat sağlı sigortasını ödemekten kurtulacağım. ( Onu da diğer yazılarımda detaylıca anlatırım almayı başarırsam :)

Diğer bir hakkınız ise harçsız pasaport. Ben ODTÜ'nün çok iyi çalışan öğrenci işleri ofisi sayesinde hiç sıkıntı çekmeden bu belgemi aldım. Ancak başka üniversitedeki arkadaşlarım Comenius'un ne olduğunu görevli memura açıklamak için çok çabaladılar. Bu belgeyi almak için yapmanız gereken;

1) Kabul mektubunuz ve dilekçenizle birlikte öğrenci işlerine gitmek
2) Aldığınız belgeyi Gelir İdaresinde onaylatmak
3) Onaylı belgenizle Emniyet Müdürlüğüne gidip sadece defter bedeli ödeyip pasaportunuzu almak.

Dilekçe örneğine buradan ulaşabilirsiniz.



23 Haziran 2013 Pazar

Başlarken...

Merhaba herkese,

Comenius asistanı olacağımı öğrendiğim zaman böyle bir blog oluşturmaya karar verdim. Hem ileride benim açıp okuyabileceğim bir günlüğüm olur hem de benden sonraki asistanlara yol gösteren bir blog olur diye düşünüyorum. Başımdan geçen bütün süreci, yaşadıklarımı, duyduklarımı, gördüklerimi, sevinçlerimi, üzüntülerimi kısacası bu bir seneye dair her şeyimi burada sizlerle paylaşacağım.

Bilmeyenler için kısaca Comenius Asistanlığından bahsedeyim. Comenius Asistanlığı  Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı ( yani kısaca Ulusal Ajans) 'na bağlı bir Hayat Boyu Öğrenme Programı. Bir nevi öğretmenlik mesleğine başlamadan önce yapacağınız yurt dışı stajı da diyebiliriz. Detaylı bilgi için tıklayınız.

Nisan ayının ortalarında Comenius Asistanı olacağımı öğrendim ondan sonra 2 ay kadar ülkemi öğrenmek için bekledim merakla. 7 haziran günü açıklandı sonuçlar ve ben hiç beklemediğim bir tercihim olan Çek Cumhuriyeti'nin Ostrava şehriyle eşleştiğimi öğrendim. Kendimi o kadar çok İspanya olacağına şartlandırmışım ki bir hafta kadar falan üzüldüm. Ama sonra mentorumle ( orada bana yardımcı olacak okuldaki öğretmenlerden biri oluyor kendisi) konuşmaya başlayınca ülkeme ve okuluma ( bakın nasıl da benimsemişim :) ) alıştım.

Alena (mentorumun ismi) benim için facebookta comenius assistant-elif isimli bir grup kurdu ve okuldaki öğrencilerden ve öğretmenlerden bazılarını ekledi. Gelmeden onlarla tanışıp konuşabileyim diye. 

İşin bu tatlı kısımlarının yanında beni zaman zaman yoran zaman zaman pes ettiren, yorgun hissettiren vize ve pasaport gibi bir çok prosedürü var. Elbette ki hallolacak, benden öncekiler nasıl yaptıysa ben de üstesinden geleceğim. Sadece şu sıralar çözülmesi gereken problemlerle uğraşmaya gücüm yok sanırım o kadar. Çok yoruldum, çok bunaldım bir an önce işlemlerimi bitirip beni kimsenin tanımadığı ama merakla beklediği okuluma, şehrime gitmek istiyorum her şeyi arkada bırakıp. 

Bana iyi gelecek inanıyorum.