7 Nisan 2014 Pazartesi

Elif, time to go

Bu yazıyı bu saatte yazmamdan ötürü azıcık duygusal olabilir şimdiden uyarıyorum ama çok yazasım geldi ve yazıyorum elbette! :)

Bugün an itibariyle tam 14 gün kaldı gitmeme! Ne hissediyorum inanın ben de bilmiyorum. Çok karışık. Evet çok özledim Türkiye'ye dair her şeyi ama gidince karşılaşacağım o bilinmezlik beni öylesine korkutuyor ki. Ben sevmiyorum vedaları, nolurdu sanki hiç hoşçakal demeden hep merhaba deseydik hayata. Türkiye'ye merhaba kısmı çok güzel ve acayip mutluyum, çok güzel özlemler biriktirdim. Ama bir de veda kısmı var Ostrava'ya o işte sıkıntılı. Bugün sınıflarda veda konuşması yapmaya başladım çünkü haftaya çarşamba tatile giriyoruz, ders işlenmeyecek diğer günlerde. (bkn. paskalya) Sesim titredi, zor tuttum kendimi öğrenciler bana öyle gitme diye bakarken. Ki ben duygularını kolay belli etmeyen biriyimdir.

Şu saatte elimde kahvem oturdum düşünüyorum buraya gelmeden önceki süreci, burayı ve sonrasını. Tek dediğim, hep dediğim; İyi ki yapmışım! Kendimi daha güçlü hissediyorum, daha kararlı, daha emin. Hayat daha yeni başlıyor ve ben ne istediğimi çok iyi biliyorum.

Çok güzel arkadaşlar biriktirdim ve çok güzel anılar. Alena'nın eve her girişinde Hellooo diyip kırk saat beni ayakta lafa tutmasını, Petra'nın benim için yaptığı muhteşem tatlılarını, Adam'ın arkamdan koşa koşa gelip yemeğe gidiyoruz hadi demesini, müdür yardımcısının ingilizce bilmemesine rağmen her gördüğünde beni durdurup muhabbet etmesini (çekçe :), minnak öğrencilerimin belime yapışıp bırakmamalarını, benle Türkçe konuşmaya çalışmalarını, bunun gibi daha milyon tane şeyi öyle çok özleyeceğim ki! Çok şanslıydım çünkü en küçüğünden en büyüğüne bana yardım için ne gerekiyorsa yapan insanlar vardı etrafımda.  Seneye beni ziyarete gelecekler. Sonrasında ben tekrar gelmeyi düşünüyorum buralara kısa dönemlik (15 gün) programlarla. Yeni Erasmus+ sistemiyle öğretmenlerin yurtdışında bir okulda kısa süreli gözlem yapması  için bir program (action KA1) var, ben de onu kullanacağım.

Daldan dala atladım yazarken farkındayım ama beynimin içi de aynen böyle şuan. Hem deli gibi mutlu hem fazlasıyla üzgün.

Neyse bugünler de geçecek, bahar geliyor.

Bu bahar çok güzel olacak, inanıyorum.


Elif'e not: O aklından geçen dolaptaki çikolatalı dondurmayı unut, yarın yersin!